Çocuklarımızın Ekrana Değil Bize İhtiyacı Var

Çocuklarımızın Ekrana Değil Bize İhtiyacı Var

Çocuklar ve teknoloji söz konusu olduğunda anne ve babaların aklında birçok soru işareti beliriyor.

  • Teknoloji çocuklarımıza zarar veriyor mu?
  • Yoksa ekran öğretici de olabiliyor mu?
  • Çocukların ekran başında uzun süre kalması otizme sebep olur mu?
  • Çocuklar ekranda gördüklerinden ne anlıyor?

1970’li yıllarda yapılan bir deneyde araştırmacılar üç yaşında olan bir grup çocuğa ekranından bir kutu patlamış mısırın olduğu bir televizyon gösterip, “Sizce televizyonu ters çevirirsek patlamış mısırlar yere dökülür mü?” diye sorarlar. Çocukların verdiği cevap araştırmacıları çok şaşırtır. Birçoğu aynı  anda “Evet, tabii ki de dökülür!” derler. Araştırmanın yapıldığı tarihin üzerinden zaman geçmiş ve çocuklarımızın o yıllara kıyasla ekrana daha fazla maruz kalıyor olması sebebiyle, aynı deney günümüzde yapıldığında yüksek ihtimalle “evet” cevabı daha az olacaktır. Fakat bu araştırma yapıldığı zamandan bağımsız olarak, çocukların ekranı yetişkinler gibi algılamadıklarını kanıtlar niteliktedir.

Yapılan çalışmalar çocukların ve gençlerin uyandıktan sonra park ya da fiziksel aktiviteler yerine, en çok ekran başında zaman geçirdiklerini söylemektedir. Araştırmalar, ekrana uzun süre maruz kalan çocuklarda obezite, uyku sorunları ve cinsel içerikli yayınlara maruz kalma riskinin daha yüksek olduğunu kanıtlamaktadır. Özellikle çocukların izlediği ekrandaki görüntüler normal yaşam seyrinin aksine, sık sık değişiyor ise çocuklarda dikkat, bellek ve öğrenme sorunu ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Yalnızca çocukların değil ebeveynlerinin de uzun süre ekran başında olmaları çocukları ile geçirdikleri vaktin süresinin ve kalitesinin azalmasına sebep olduğundan dolayı, çocuğun konuşma ve iletişim becerisi gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca ekrana uzun süre maruz kalmak, otizmi var olan çocuklarda sosyal iletişim ve dil sorunlarını daha da belirginleştirdiği gibi otizmi olmayan çocuklarda göz teması kurmama, sosyal iletişime geçmede isteksizlik gibi belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu yüzden tablet, telefon ve bilgisayarın birçok çocuğun en yakın arkadaşı olduğu günümüz şartlarında çocukların ekrana uzun süre maruz kalma problemi hakkındaki soruların aydınlatılması büyük önem taşımaktadır.

Tüm bunların yanı sıra teknoloji ve ekranın artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu kabul ediyor ve anne babalara ekran zamanı ile ilgili önerilerde bulunmak istiyoruz.

Çocuklar için ekran zamanının süresi ne kadar olmalıdır?

Ekran zamanını bir çocuğun gün içerisinde ekrana baktığı toplam zaman süresi olarak tanımlayabiliriz.  Amerikan Pediatri Birliği’ne göre çocuklar ne kadar küçükse ekran zamanı o kadar az olmalıdır. Çocuklar iki yaşından önce hiçbir zaman ekrana maruz bırakılmamalı, 3-6 yaş arası çocuklarda ise çocuğun yaşına göre ortalama ekran zamanı 1-2 saatten fazla olmamalıdır. Çocuk ne kadar küçükse, ekran zamanı o kadar azaltılmalıdır.

Çocukların ekranda gördüğü görüntülerin içeriği nasıl olmalıdır?

Ekran zamanı süresinin yanı sıra, içeriğin temiz ve öğretici olması bir diğer önemli faktördür. Yapılan araştırmalar doğru şartlar altında çocukların ekran yardımı ile öğrenebileceğini de savunuyor.  Bunun için araştırmacılar anne babaların öncelikle izlenen görüntünün içeriğinin dikkatle seçilmiş olmasının önemini vurguluyor. Bir anaokulu öğretmeninde aradığınız tüm özellikler çocuklarımızın ekranda izledikleri görüntüde de mevcut olmalıdır. İyi ve öğretici bir içerik sevgi dolu ve merak uyandıran, sık sık tekrarda bulunan, çocukların gördüğüne tepki verebilmesi için ara veren ve bekleyen, şiddet ve saldırganlık barındırmayan özelliklerde olmalıdır. Duraklayıp çocuğun tepki vermesine müsaade etmeyen ve sürekli değişen görüntüler, çocuğun gerçek hayatın durağanlığına uyum sağlamada zorluk yaşamasına ve dikkat, bellek sorunları geliştirmesine yol açacaktır.

Ekran zamanı öğretici olabilir mi?

Araştırmacılar çocukların ekranda gördükleri görüntünün onlar üzerindeki öğretici etkisi üzerine bir araştırma yapmak adına okul öncesi çocukları üç gruba ayırır. Birinci gruptaki çocuklara, araştırmacılar bir odada çamaşır sepetinin arkasına saklanmış üç kuklanın video görüntüsünü gösterirler. İkinci gruptaki çocuklara pasif olarak odanın yalnızca video görüntüsünü izlemek yerine kumanda kolu ile ellerini kullanarak odayı keşfetme imkânı sunulur. Üçüncü gruptaki çocuklar ise çamaşır odasının ve kuklaların yerinin video görüntüsünden değil, odada bulunan cam bir pencerenin arkasından izlerler. Deneyin ikinci kısmında, çocuklardan çamaşır odasına gidip kuklaları saklandıkları yerden bulmaları istenir. Sadece video görüntüyü izleyen çocuklar kuklaların saklandığı yeri bulmakta oldukça zorlanırlar. Odanın video görüntüsünü izlemiş olmalarına rağmen odaya girdiklerinde nereye bakacaklarını bilemezler ve araştırmacılar izledikleri görüntünün bir şekilde belleklerine aktarılmadığını görür. Kumanda kolu yardımı ile odayı keşfetmiş olan çocuklar ilk gruba kıyasla kuklaları saklandığı yerden bulmakta daha az zorlanırlar. Üçüncü gruptaki çocuklar ise odanın gerçek halini gördükleri için kuklaları en kolay bulan grup olur.

Bu araştırma bizlere çocuklar için en etkili öğrenme biçiminin “gerçek deneyimler” ile olduğu, ekrandan öğrenmenin ise ancak “etkileşim” var ise mümkün olabileceğini açıklar. Buradan yola çıkarak, çocukların hiçbir etkileşimde bulunmadan pasif bir şekilde ekrana maruz kalmaları, onların öğrenmesine yardımcı olmamakla beraber yazının başında bahsettiğimiz sorunlara yol açabileceğini söylemek mümkündür.

Ebeveynler olarak ekran zamanını çocuklar için nasıl öğretici bir hale getirebiliriz?

Çocukların ekranda gördükleri görüntüleri yetişkinlerden farklı algıladıklarından ve pasif bir izleyici olduklarında ekranın onlara nasıl zarar verebileceğinden bahsettik. Fakat doğru şartlar sağlandığında ekranın çocuklar için öğretici olması da mümkün… Bunun için çocukların siz ebeveynlerine ihtiyacı var. Bahsettiğimiz araştırmada odanın yalnızca video görüntüsünü görmüş olan çocukların kuklaların yerini bulmakta zorlandığını gördük ve çocuğun ekran aracılığı ile öğrenebilmesi için etkileşimde olmasının önemli olduğundan bahsettik. Bu yüzden çocuğunuz ekranda herhangi bir şey izlerken, izlediği görüntüden ne anladığını sormanız ve üzerine konuşmanız, çocuğunuzun zihninde bu görüntülerin bilgi olarak yer edinebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Böylelikle ekrana uzun süre maruz kalma sonucunda oluşabilecek dil becerisi gelişiminde gerilik, bellek, odaklanma ve dikkat sorunları gibi yan etkileri de önlemiş olursunuz.

Peki, Montessori eğitimcileri çocuk ve ekran konusunda ne düşünüyor?

Maria Montessori der ki “Çocuğunuzun eline koyamadığınız hiçbir şeyi zihnine koyamazsınız.” Günümüz araştırmaları bulgularını açıklar nitelikte olan bu söz, çocuğun mümkünse gerçek hayattan deneyimleyerek öğrenmesini tavsiye ediyor. Bu yüzden hayatımızın artık neredeyse vazgeçilmez bir parçası olan teknoloji ve ekranın çocuğa mümkün olabildiğince ellerini kullanabilme ve etkileşimde bulunabilme imkânı sağlaması gerekiyor. Bunun yanı sıra ekran zamanının belli kurallar ve sınırlar çerçevesinde, “güvenli sınırlar içerisinde özgürlük” prensibinden şaşmadan düzenlenmesi büyük önem taşıyor. Çocuğun ne kadar süreyle, hangi zaman diliminde ve ne şekilde ekranla vakit geçireceğini bilmesi sorumluluk duygusu yükleyecek ve böylece otokontrol becerisini arttırmasına yardımcı olacaktır.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published.